Hepimiz dönem dönem hastalanıyoruz. Hastalık sürecinde çeşit çeşit ilaçlar kullanıyoruz. Kullandığımız ilaçların vücudumuza yararı olduğu kadar, zararlarını biliyor muyuz?
Sağlığımızı yeterince önemsiyor muyuz?
Ülkemizde ilaç tüketimi oldukça fazla.
Zararlarının ne olduğunu ve vücuttan ne sürede atıldığını bilmeden bir çok ilacı bilinçsizce kullanıyoruz. Kullanılan ilaçların dozu ve devamlılığı da başka bir önemli konu.
Son yıllarda artan ilaç fiyatları ve birçok ilacın bulunamaması hastalarda endişeye neden oluyor.
Hastalar ilaçlarını bulamadıkları durumlarda, muadillerini kullanmak zorunda kalıyorlar.
Rekabetin oldukça fazla olduğu ilaç sektörü, daha etkili ilaçlar geliştirme sürecinde birbiri ile yarışıyorlar. Bu konuda dünya çapında birçok çalışmaların olduğunu biliyoruz.
Genom projesi adı altında yapılan araştırmalar, biyoteknolojideki ilerleme, yapay zeka destekli ilaçların kullanımı sağlık alanındaki ilerlemeyi bize gösteriyor. Gelişen ilaç teknolojisi ciddi rahatsızlıkların kontrol altına alması ve tedavisi için seçenek oluyor.
Dünya genelinde ilaç üretimi yapan ülkelerin Ar-Ge çalışmaları hızla devam etmektedir.
İlaç üreticilerine kamudan daha fazla kaynak aktarılması konusu sıkça gündeme geliyor. Yalnız ilaç üreticileri, şirket menfaatlerini insan sağlığının önüne geçmesine izin vermemelidir. Şirketlerin kar marjını ön planda tutmaları, bu alanda yatırım yapılmasını kısıtlıyor.
Firmaların ilaçları fiyatlandırma konusunda daha duyarlı davranmaları gerekir.
İlaç firmalarının misyonu elbette hastayı iyileştirmektir. Fakat işi ticarete döken firmalar, iyileşen hastaya kaybedilmiş sermaye gözüyle de bakmamalıdır.
İlaç üretimi sırasında hasta haklarının korunması, klinik deneylerin etik olarak ilerlemesi de oldukça önemli.
Kısa zaman önce dünyaca ünlü ilaç firması, tarım ilacı üreten bir firmayı satın aldı. Bir ilaç firmasının tarım sektöründe olması oldukça manidar…
Tarım ilaçlarının bilinçsiz kullanımının insan sağlığına olumsuz etkisini bilmeyen yoktur.
GDO’lu yiyecekler ve tarım ilaçları maalesef ki birçok hastalığa davetiye çıkarıyor.
Mısır, pamuk, soya fasulyesi, şeker kamışı, buğday gibi bir çok ürünün genetiğinde değişiklik yapılıyor. GDO’lu yiyecekler önce özendiriliyor, tüketimi artırılıyor sonra da vücutta verdiği hasarın giderilmesi için ilaçlar ortaya çıkıyor. Böylece hastalıkların artması, ilaç üreten şirketlerin sermaye artışında önemli bir rolü ortaya çıkıyor. Bunları yapanlar da ne yazık ki bilindik ve birbiri ile ilişiği olan kardeş firmalar.
Subliminal mesaj içerikli reklamlar rekabetçi firmaların işi mi?
Bu sorunun cevabı satılan ürünün kişiler üzerindeki etkisiyle doğrudan orantılı. Ürün satışı sırasında yapılan reklamlara, bilinçaltına etki edecek mesajlar yerleştirildiği herkesçe bilinen bir gerçek. İnsan sağlığına zararlı ürünlerin alınmasında ve hastalıkların artışında reklamlar önemli bir rol oynamakta.
Bu da insanları bir takım ilaç firmalarının gözünde “potansiyel müşteri” portföyüne dahil etmekte.
Bir diğer faktör; ABD’nin 7-8 yıl önce, tansiyonu 14-9‘dan 13-8’e indirmesi. Bunun sebebi tansiyon ilaçlarının hastalarda daha erken dönemlerden itibaren verilme hedefi olmasın!
Kolestrol ve şeker hastalarında da oran düşürüldü. Kolestrol, 220-210’dan 200’e, şeker değerleri 110-120 sınır kabul edilirken 100’e indirildi. Birçok insan bu değerlerle yeni hastalar arasına girdi. Verilen ilaçlar bu tür hastalarda iyileşmeden ziyade, hastalıklarının ilerlediği yönünde. Yıllarca kullanılan ilaçlar neden şeker, kolestrol ve tansiyon hastalarını iyileştirmiyor?
Bu durum hiçte masum gözükmüyor.
Bütün dünya bu kirli pazarlığın içinde sürükleniyor. Bu nedenle ülkemiz bütün ilaçları kendi üretmeli. Ülkemiz bütün hammaddeyi sağlayabilecek kapasiteye sahip. İnsan sağlığı ötelenemeyecek kadar değerli.
Yazımı Sultan Süleyman‘nın bir sözüyle bitirmek istiyorum;
“ Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi “
Sağlıcakla kalın.
Saygılarımla…
Sevilay Arıkan
YORUMLAR