Emil Michel Cioran bir yazısında şöyle der. “Yaşam benim için bir işkence ama ondan vazgeçemem, çünkü kendimi uğruna kurban edebileceğim mutlak değerlere inanmıyorum. İçtenlikle söylemem gerekirse, ne neden yaşadığımı biliyorum, ne de neden yaşamaktan vazgeçemediğimi.”
İçeriye girenlerin tek kurtuluş yolunun ölüm olduğu bir hapishane düşünün!
Kadın, erkek, çocuk, yaşlı bütün mahkumlar göstermelik mahkemelerden geçirildikten sonra, gizlice buraya getiriliyor. Buraya getirilen bütün mahkumlara da “Esad rejimi karşıtı” damgası vuruluyor. Çünkü bu hapishanenin askeri, polisi, gardiyanı Esad’ın ailesinden oluşuyordu. Ve onlara karşı gelenler onlardan merhamet yüzünü göremiyordu.
1980’li yılların başında küçük bir kasabada kurulan Saydnaya hapishanesi Esad Ordusu ve askeri istihbaratı tarafından yönetiliyordu. İlk mahkumlar buraya 1987’de, Beşşar Esad’ın babası olan Hafız Esad tarafından getirildi. Buraya getirilen bütün mahkumlar ve yapılan bütün işkenceler gece 03:00 sularında gerçekleştirilmiştir. Saydnaya hapishanesinde olanlar o kadar gizli tutulmuş ki uluslararası kuruluşlar bile bu hapishanenin içinde bulunanların izlerine rastlayamamış.
Kadınlara ayrı erkeklere ayrı işkenceler yapılmıştır. 13-14 yıl boyunca günyüzü görmemişler. Suriyeli kadınlar işgalci güç ve rejimin askerleri tarafından tecavüze uğramış. Hamile kadınların yavruları anne karnında parçalanmış. Son 10 yılda yaklaşık 1 milyon mahkum içeri alınmış bunlardan 550 binden fazlası yakılıp yok edilmiştir.
Mahkumları önce açlıkla kendilerine muhtaç etmişler, onlara haftalarca yemek vermemişler. Öyle ki mahkumlar açlıktan, ölen arkadaşlarının etlerini dahi yemişler. Ses dalgaları, elektroşok cihazları ve işkencelerle mahkumlar bilinçlerini kaybetmişler, sonra da idam edilmişler. Ölülerin izlerini yok etmek için de ‘Pres’ kıyma ve ‘Krematoryum’ yani cesetlerin yüksek sıcaklıklarda yakıldığı bir makineye atmışlar. Saydnaya Hapishanesi, modern tarihin en karanlık insan hakları ihlallerinden biridir.
Ağzına ve yüreğine sağlık
Zalimlerin mükâfatı cehennem azabından olsun