Geçen günlerde oturup konuştuğum dertleştiğim, bir ömür boyu yüreği hep bir mutluluk, hep bir mutlu etme telaşı içinde geçen değerli insan Osman Güzel’i kaybettik. Ne kadar yaşarsak yaşayalım, mutlaka öğrenecek çok şey vardır diye düşünüyorum, yaşlı insanlarla sohbet etmek de bu yollardan birisi. Huzur evleri kocaman yaşamlarla dolu. Ara ara gidip muhabbetlerinden istifade ederken yüzlerindeki çizgileri, titreyen ellerini, kaybetmedikleri heyecanı ve mutluluğu gözlemleyebiliriz. Bir huzur evinden tanıdığım Osman Güzelde bu insanlardan biriydi. Sevdiğinden alıp sakladığı bir mendili vardı. O mendil ona öyle bir sevgi aşılamıştı ki bütün umutlarını ona bağlamıştı. Osman’ın eşi öldükten sonra bakıma muhtaç duruma düşünce; çocukları onu huzurevine atmışlardı. O ise bir an olsun bile mendilini yanından ayırmıyordu… hatta vefat ederken bile mendili elinin içindeydi…
Bugün bir mendil yerini peçeteye bırakıp el temizlemekten başka bir şey ifade etmezken. Eskiden mendil denildi mi! Akan sular durulurdu. Üzerine türküler söylenen mendiller, sevenin sevdiğine ilanı aşk ettiği sevginin ve sevdanın sembolü mendiller… bu mendiller bir ömür boyu yüreklerin hep bir heyecan, hep bir telaş içinde geçmesine vesile oldular.
Mendiller üzerine ne kadar çok türküler söylendi. Ne kadar kitaplar ve şiirler yazıldı. Keşke mendillerin dili olsa da konuşsa.
Bilmiyorum, hiç duydunuz mu! ya da gördünüz mü! Eskiden çamaşır ipine asılı duran beyaz bir bez yada mendil vardı… Genç kızlar bunu bilerek yaparlardı. Çamaşır ipinden elbiseleri topladıktan sonra beyaz bir bez ya da mendili asılı bırakırlardı. Sebebi ise sevdikleri görünce durumunun iyi olduğunu ve onu hala sevdiğini bilsin diyeydi…
O zamanlar herhangi bir iletişim aracı yoktu en büyük iletişim aracı ise mendildi. Tabii bunlardan kaynaklı olarak zamanla mendil dili gelişti. Vedalaşırken sallanan mendil, sana sadık kalacağım anlamına geliyordu. Camdan sarkıtılan mendil, şu an ailemin yanında gözetimdeyim anlamındaydı. Mendil sahibi tarafından tam ortasından tutulup gösteriliyorsa buluşma teklifi niteliğindeydi. Kendisine bakıldığını gören kadın veya erkek tesadüfen mendilini kendi önüne düşürünce benim kalbim başkasında demek oluyordu. Fakat bazı anlarda ise pencereden savrulan mendil ona aşkını ilan etmek ve savrulan mendili alan kişide aşkına cevap vermek anlamında idi.
Eskinin düşünceli insanlarının verdiği bayram harçlığını göstermediğini ve çocuğu da utandırmamak için harçlığı mendilin içine koyarak verirlerdi.
Osmanlıda mendillerin rengi önemli idi. Beyaz olan mendil “seni çok seviyorum” demek, Kenarları mor mendil “çok çapkınsın” demek, eflatun mendil yarın penceremin önünden geçiniz demek, kenarı yeşil mendim sana daima sadık kalacağım demek, mavi mendil ise bugün çok hüzünlüyüm demek, sarı mendil ise hastayım demekti.
Eski zaman insanlarının statü olarak gördüğü kumaş mendiller günümüzde artık bir nostalji.
Yaşama dair çok güzel bir yorum teşekkürler, İzmir’den Batman’a selamlar sevgiler…
Teşekkürler değerli hocam.