Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hayrettin ÖNEN

HAYRETTİN ÖNEN – GÖRÜNTÜYE GÖRE İNSANLARI YARGILAMAK!

“Dervişlik olsaydı sarıkla hırka, biz de alırdık otuza kırka “demiş büyük Allah dostu Yunus Emre.

Bugün müminler Kur’an’dan uzaklaştıkları ve teslimler yaşanmadığı için insanlar birbirlerini giyim kuşamlarına, sakal ve bıyıklarına göre yargılar olmuşlar. Kur’an ayetlerinin dışında din adamlarının çoğu mevzu hadislerle yazmış oldukları beş şartla din yaşayan insanların gözünde din başörtüsü ile temsil edilir olmuş. Başörtüsü Allah’ın bir emridir. Örtünen derecat kazanır örtünmeyen ise kaybeder. Ama hiç kimse beş şartı yaşadığı ve örtündüğü için cennete gidemez. Ama Allah’a kalpten ulaşmayı dilemiş amelüssalihat yapan başı açık olan birisi Allah’ın dostu olabilir ve cennete gider. O kişi ruhunu teslim edebilir ve zaten fizik bedenini teslim ettiğinde nefsinde az bir afet kalsa bile nefsini fizik bedeni dinlemeyecektir ve Allah’ın Kur’an’daki emrine uyarak mutlaka örtünecektir.

Gelelim tasavvufu yaşadıklarını zanneden müminlere. Bazı cemaatler kendi giyim ve kuşamlarını dinin giyimi ve şekli olarak kabul etmekte ve insanları kadınlarda çarşaf, erkeklerde, sarık, şalvar, ön cebinde bir misvak bulunan gömlek, çok uzun bir sakal ve çok kısa bıyık olarak belirlemişler ve bunları insanlara dayatarak uymayanları din dışı olarak görmektedirler. Ey müminler Allah hiç kimsenin giyimine ve sakal bıyık şekline bakmaz. Allah insanların kalbine tecelli eder ve kalbindeki ona ulaşma dileğine ve kalbindeki Allah sevgisine bakar.

Bu cemaatlere bağlı zatı muhteremler ellerine bu sınırlar içerinde yaptıkları bir resmi almışlar ve bu resme göre insanları yargılayıp Allah dostu aramaktadırlar. Eğer birisi ortamın ve zamanın şartlarına göre kravat takmışsa veli olamaz. Eğer birisinin bıyıkları uzunsa sakın ha inanmayın ona o mürşid olamaz gibi zanlarıyla yargılamak yapmaktadırlar. Ama bilmiyorlar ki bu yargılamaları onların nefslerine yaptıran şeytandan gelen vesvesedir. Allah Kur’an’da devrin imamlar olan Nebileri, Resulleri ve iradesini de teslim eden mürşidleri kendisinin tayin ettiğini belirtiyor. Elde resimle hiç kimsenin Allah’ın bu iradesini yargılama hakkı yoktur. Bu yargılama zaten farklı yerlere gider. Allah’ın dostları mürşidler, devrin imamları ve son devrin Mehdi Resulü dört rekatlık hacet namazı kılarak Allahtan sorulur ve rüyada Allah tarafından gösterilir. Ama bazı nefsine uyan aklı evveller de emmaniye bilgileri ile namazla değil, akılla ve bilgiyle bulunabileceğini söyleyerek nefslerine uymakta ve Allah’a değil kendilerine güvenmektedirler. Bunlar Allah’a ruhlarını ulaştırmayı dilemeyen yaşayan ölülerdir.

Ayetlerle bu gerçekleri anlatanları sadece nefsleri ile hiçbir dayanakları olmadan yalanlamaktadırlar. Halbuki kendilerini uyaranlar ayetlerle uyarmaktadırlar. İtirazları o zaman Allah’ın ayetlerine olmakta ve ayetleri yalanlamış duruma düşmektedirler. Ayetlere karşı ayetlerle cevap vermediklerinden ayetleri yalanladıklarını söyleyenlere ise kızarak suçlama yapmakta ve haklarını helal etmediklerini söyleyerek hatta kızarak küsmektedirler. Yapılan esasında kendilerine dostça bir uyarıdır.

Netice itibari ile kim Allah’a kalpten yönelir ve ruhunu ölmeden Allah’a ulaştırmayı dilerlerse Allah onların kalplerindeki dileğe bakar dış görünüşüne göre değil ve tağuttan kurtararak kendisine ulaştırır. Bu kişiler hacet namazı kılarak Allahtan mürşidlerini sorarlarsa Allah onların kalplerindeki dileğe göre mürşidlerini gösterir. Mürşidine tabi olanlar nefis tezkiyesi yaparak ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini de Allaha teslim ederek Allah tarafından irşadla görevlendirilirler. Sakal, bıyık, cübbe, sarık ile değil.
Allah razı olsun,

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER