İyilik ile kötülük arasındaki mücadele, insanlık tarihinin en eski ve en temel temalarından biridir. Ancak bu savaşta asıl belirleyici olan, iyiliği seçenlerin cesareti ve sorumluluk alabilme yetisidir. Fakat iyilik yalnızca bir niyet meselesi değil, aynı zamanda aktif bir duruş, cesur bir tavır ve zorlu bir yolculuktur.
İlk olarak, Edmund Burke’ün şu sözü bu konuda çok şey anlatır: “Kötülüğün zaferi için gereken tek şey, iyilerin hiçbir şey yapmamasıdır.” Bu söz, iyiliğin pasif kalma lüksü olmadığını, aksine eyleme geçmeyi gerektirdiğini vurgular. İyiliğin harekete geçmediği her durumda, kötülük hızla büyüme ve yayılma imkânı bulur. Bu yüzden, bir toplumu değiştirmek ya da bir adaletsizliği önlemek isteyenlerin mutlaka cesur olması ve harekete geçmesi gerekir.
Sokrates, adalet ve erdem üzerine düşünceleriyle tanınan büyük bir filozoftur. Ona göre, gerçek anlamda iyi olan insan, yalnızca başkaları tarafından onaylandığında değil, en zor koşullarda bile doğru olanı yapmaya çalışır.
Sokrates’in savunduğu bu erdemli yaşam anlayışı, iyiliğin pasif bir kabul değil, aktif bir mücadele olduğunu gösterir. “Kendini tanı” öğüdüyle bilinen Sokrates, cesaretin ve sorumluluk almanın içsel bir farkındalıkla başladığını ifade eder. Kişi, iyilik yapmak istiyorsa önce kendi iç dünyasını anlamalı ve zayıflıklarının farkına vararak cesur adımlar atmalıdır.
İnsan, varoluşuyla birlikte sorumluluğu da yüklenir. Kendi kararlarını vermek ve bu kararların sonuçlarıyla yüzleşmek, her bireyin kaçınılmaz gerçeğidir. “İnsan, kendi seçimleriyle kendini var eder” bu söz iyiliği seçmenin ve bunu savunmanın bireyin en temel sorumluluğu olduğunu anlaşılmasıdır. Bir kötülükle karşılaşıldığında sessiz kalmak ya da göz yummak, bana göre, bir eylemsizlik değil, bizzat bir seçimdir. İyiler, bu bilinçle hareket etmeli ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
İyiliğin cesaret ve sorumluluk gerektirdiği farkındayız; ancak bunun gerçekleşebilmesi için iyilerin aktif bir şekilde sorumluluk alması gerektiğini unutmamalıyız. Pasif kalmanın sadece kötülüğe hizmet edeceğini, iyilik için mücadele edenlerin her türlü zorluğa rağmen adalet için seslerini yükseltmeleri gerektiğini bilmeliyiz.
Cesareti, iki uç arasında bir denge olarak görebiliriz. Korkaklık ve pervasızlık arasında yer alan cesaret, bir insanın doğru olanı savunabilmesi için gerekli olan en temel erdemlerden biridir. Ona göre, iyi bir insan olmak, aynı zamanda zor durumda bile doğru olanı yapma cesaretini gösterebilmektir. Bu cesaret, bireyin kendisine ve topluma karşı sorumluluğunu yerine getirebilmesi için vazgeçilmezdir.
Sonuç olarak, iyilik cesaret ve sorumlulukla şekillenir. Tarih boyunca düşünürlerin de dile getirdiği gibi, iyilik pasif bir erdem değildir; sürekli olarak eylem ve kararlılık gerektirir. Kötülük karşısında sessiz kalmak, aslında kötülüğe bir zemin hazırlamaktır. Bu yüzden iyilerin, doğruyu savunmak ve adaleti ayakta tutmak için cesurca sorumluluk alması gerekir. Çünkü dünyayı değiştirenler, sadece iyi niyetli olanlar değil; iyiliği gerçekleştirmek için mücadele eden cesur ruhlardır.
Cok haklisin. En basit örnek olarak Süriyedeki devrimi görebiliriz.
Sana yazilarindan ötürü tesekür eder dewamini dileriz
Selamlarimla