Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

GELECEĞİ ŞEKİLLENDİREN GÜÇ – OKUL SIRALARINDAKİ GİZLİ HAZİNEYİ KEŞFETMEK

Sevgili ebeveynler, çocuk yetiştirmek, belki de hayatımızdaki en kutsal ve bir o kadar zor görevlerden biri.

Sevgili ebeveynler, çocuk yetiştirmek,

Sevgili ebeveynler, çocuk yetiştirmek, belki de hayatımızdaki en kutsal ve bir o kadar zor görevlerden biri. Sabahın erken saatlerinde çocuklarımızı okula uğurlarken ya da akşam ödevleriyle boğuşmalarına yardımcı olurken içimizde hep aynı soru var: “Gerçekten doğru yolda mıyız?” Okulun,  eğitimin ve öğrenmenin hayatlarındaki yeri konusunda ne kadar bilinçliyiz? Bu soruların yanıtını bulmak için sadece kendi deneyimlerimize değil, aynı zamanda tarih boyunca bu konuda fikir yürütmüş büyük düşünürlerin görüşlerine de bakmak faydalı olacaktır.

Platon, “Eğitim ruhu hem bedenin hem de zihnin en güzel ve en iyi yönlerine yönlendirme sanatıdır,” der. Onun bu sözü aslında eğitimde sadece akademik başarıya değil, bir bütün olarak insanın gelişimine vurgu yapıyor. Çocuklarımız okula giderken sadece matematik, fen ya da tarih öğrenmiyorlar; aynı zamanda hayatı, insan ilişkilerini ve dünyayı anlamayı öğreniyorlar. Yani okul, sadece bilgi yuvası değil, birey olma sürecinin en kritik adımlarından biri.

Ancak kabul edelim ki çağımızın çocukları, teknoloji ve dijital dünyanın sunduğu dikkat dağıtıcılarla çevrili. Bu, onların okula olan ilgisini kaybetmesine ya da eğitimi sıkıcı bir zorunluluk olarak görmesine neden olabiliyor. Bu noktada Jean-Jacques Rousseau’nun “Eğitim doğaya uygun olmalıdır” sözünü hatırlayalım. Rousseau, çocukların doğal meraklarını ve keşfetme isteklerini destekleyen bir eğitim anlayışını savunuyordu. Bu düşünceyi günümüz koşullarına uyarlayacak olursak, çocuklarımızın ilgisini çekmek için okul dışında da onların merakını uyandıracak etkinlikler ve öğrenme yöntemleri sunmamız gerekiyor. Bilgisayar oyunlarından ya da sosyal medyadan koparmaya çalışmak yerine, bu araçları eğitimin bir parçası haline getirmek belki de en iyi yol olabilir.

Diğer yandan, eğitim sadece bireyin gelişimi için değil, toplumun da geleceği için kritik. Nelson Mandela, “Eğitim, dünyayı değiştirmek için kullanabileceğiniz en güçlü silahtır” demişti. Bir an durup düşünelim; çocuklarımızın bugün öğrendikleri, yarın sadece onların değil, hepimizin dünyasını şekillendirecek. Okul, bu yüzden bireysel bir başarı hedefinden çok, kolektif bir geleceğin inşasıdır. Çocuklarımızı eğitirken aslında toplumumuzu ve geleceğimizi inşa ediyoruz. Onlara sadece ders kitaplarını değil, aynı zamanda sorumluluk, empati ve toplum bilinci kazandırmamız gerektiği gerçeği, belki de okulun en önemli işlevlerinden biridir.

Ancak burada bir noktayı da göz ardı etmemeliyiz: Her çocuğun eğitim süreci, tıpkı bir parmak izi gibi benzersizdir. Albert Einstein’ın şu sözüne kulak verelim: “Herkes bir dahidir. Ama bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatı boyunca kendini aptal hissedecektir.”

Çocuklarımızın yetenek ve ilgi alanlarını tanımak, onların öğrenme süreçlerini desteklemek açısından hayati önem taşıyor. Her çocuk aynı hızda, aynı şekilde öğrenmez. Biri matematikte parlayabilirken, diğeri sanatta veya sporda yetenekli olabilir. Biz ebeveynlere düşen en büyük görev, çocuklarımızın potansiyelini keşfetmelerine yardımcı olmak ve onları bu yolda desteklemek.

Bu noktada farklı bir bakış açısı sunmak da önemli. Eğitim sistemimiz çoğu zaman çocuğun bireysel yeteneklerini keşfetmesi yerine standart bir başarı ölçütü üzerine kurulu. Bazen bu sistemin çocuklar üzerinde baskı oluşturduğunu ve onların yaratıcılığını sınırladığını görebiliyoruz. Finlandiya gibi ülkeler, eğitimde daha esnek ve çocuğun bireysel gelişimine odaklanan sistemler geliştirerek bu sorunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Biz de çocuklarımızı desteklerken onların yalnızca akademik başarılarına değil, kişisel gelişimlerine ve hayata bakışlarına da odaklanmalıyız.

Sonuç olarak, çocuklarımızın eğitimi sadece okul sıralarında değil, evde, sokakta, sosyal hayatta da devam ediyor. Onlara okulu bir zorunluluk değil, bir fırsat olarak göstermeliyiz. Bu noktada eğitimle ilgili şunu hatırlamakta fayda var: “Eğitim, bir insanın hayatta başarılı olabilmesi için gereken anahtarı sunar, ama bu kapıyı açmak için cesaret ve azim gerekir.” Bu cesaret ve azmi ise onlara bizler, yani ebeveynler, aşılayacağız.

Haydi, çocuklarımızın sadece iyi bir öğrenci değil, aynı zamanda meraklı, sorgulayan, düşünen bireyler olmaları için onları destekleyelim. Çünkü biliyoruz ki, geleceği şekillendiren en önemli güç, onların bugün okul sıralarında kazandığı bilgiler ve hayaller olacak.