Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Aytek TAZ

AYTEK TAZ – STORY’SİZ MUTLULUK OLMAZMIŞ MEĞER!

Geçen gün biri evlendi. Düğün davetiyesinden çok mücevher kataloğu gibiydi: Üç ayrı zarf, biri kumaş kaplı, içinde harita, yemek menüsü, Spotify listesi ve Allah’a şükür nikah saati de yazılmıştı. 35 metrelik kuyruk, uzaktan bakınca sanki beyaz bir ejderha tünemiş mekâna.

Düğün başlıyor, drone havalanıyor. Halay çekiliyor, yukarıdan kuş bakışı. Gelinle damat dans ediyor, bir yanda duman, öbür yanda lazer gösterisi. Sanırsın Eurovision finali. Nikah memuru bile sahneye duman arasından çıkıyor. Alkışlar kıyamet gibi, ama içeri girdiğimizden beri herkesin yüzü telefon ışığında bembeyaz. Göz göze gelen yok, herkes lensin içine bakıyor.

Ama bitmedi! Çünkü sıra baby shower’da. Hani normalde iki kişi arasında kalması gereken özel bir haberi, 75 kişilik pembe-mavi dekorlu bir etkinliğe dönüştürüyoruz. Kapıda yazıyor: “Hoş geldin bebek, hoşça kal mantık!”

Herkes elinde bir hediye paketi, içinde gereksiz ama pahalı bir şey. Masaların üstünde şeker hamurundan biberonlar, bebek bezinden yapılmış pastalar, bebek doğmadan 348 fotoğrafı var. Bu çocuk ileride “beni bir rahat bırakın” demesin de ne desin?

Derken gender reveal partisi… O da ne? Mavi mi, pembe mi? Cinsiyeti öğrenmek için konfeti patlatıyoruz, bazen helikopterden renkli duman atıyoruz. Tarlada traktörle drift atanlar bile gördüm. Cinsiyet değil, sanki yeni iPhone’un lansmanı.

Bu etkinliklerin olmazsa olmazı: Sosyal medya paylaşımı.
Yemek yerken, kahve içerken, yürürken, ağlarken, gülümserken, nefes alırken… Her an “paylaşılmaya değer bir an” artık. Menemen mi yaptın? Filtrele, yazısını yaz: “#homemade #mutluluk.”
Bir AVM’nin merdiveninde fotoğraf: “Hayat bir basamaktır, bazen çıkarsın.”
Çocuk uyurken: “Meleğim huzurla uyuyor.”
Çocuk uyandıktan 5 dakika sonra: “Psikolojim bozuldu, annelik zor.”

Yani hayat yaşamak için değil, belgelenmek için yaşanıyor. Herkes hayatını Netflix dizisi gibi yönetiyor. Bölümler, sezonlar, final sahneleri…

Eskiden biri doğum yapınca annesiyle paylaşırdı, şimdi Instagram’a doğurmadan önce ruj tazeleyip story atanlar var.
Eskiden düğünler sade olurdu, şimdi nikah şekeri değil, nikah “gösterisi” dağıtılıyor.
Eskiden yemekler dua ile yenirdi, şimdi önce 18 poz çekiliyor, sonra soğuk pilav eşliğinde afiyetle geçiştiriliyor.

Kardeşim, bu neyin telaşı? Bir gün biri çıkıp evlenmeden önce “Sessiz bir nikah yaptık, aile arasında” dese, internet bozulur.

Tatile gidiliyor ama denize girilmiyor, çünkü güneş kreminin yanında en az 7 story çekilmesi gerekiyor. O storylerde gözlük büyük, şapka dev, alt yazı: “Sadece anın tadını çıkarıyorum.” Yalan. O anın tadını çıkaran tek şey, elindeki frappé.

Eskiden insanlar bir yere gitmeden önce evde ayna karşısında prova yapardı, şimdi bir yere gidince story provası yapıyor. “Kızlar şunu da çekelim, orası da çok güzel!”
Bir arkadaşım geçen gün “herkes telefonunu bıraksa da sadece eğlensek” dedi. Der demez beş kişi bu cümleyi story yaptı.

Köy düğünü mü kaldı? Elbette o da değişti. Damat ata binmek yerine ATV’ye biniyor, davul-zurna DJ ile birleşmiş, “Halayla Trap” türü doğmuş. Gelinin elindeki gül değil, bluetooth hoparlör.

Evinde huzur var mı? Bilmem ama mumlarla süslenmiş “Netflix köşesi” harika duruyor.
Biri bize şunu açıklasın: Akşam yemeğinde 14 farklı tabak yapıp hepsini masaya dizmek normal mi? Misafir gelmemiş, ev halkı zaten üç kişi. Ama story’de masa öyle bir hazırlanmış ki sanırsın bir hanedan iftara oturuyor.

Bak sevgili okur, hayat filtresiz güzel. Mutluluğun ışıltısı ring light’tan gelmez. Düğün sade olsa da evlilik mutlu olabilir. Çocuk doğdu diye pastalı parti şart değil. Menemen, sadece karabiberle de gayet yenebilir.
Bazen story atmadan da yaşayabiliriz. Gerçekten.

Şimdi şunu soralım kendimize: Mutluluğu yaşamak mı istiyoruz, yoksa başkalarına mı ispatlamak istiyoruz?
Hayatı sahiden seviyor muyuz, yoksa sadece beğeni almasını mı?

Eğer cevap “story atmadan yaşanmış sayılmıyor” ise, yandık. Gerçek hayat bu değil. Gerçek hayat, filtresiz, ışıksız, bazen dağınık, bazen sıkıcı ama sahici olandır.

Unutma, hayat sahne değil. Herkesin başrol olduğu bir film varsa, izleyeni olmaz.
Bırakalım biraz da yaşamak oynasın, biz izleyelim.

Sağlıcakla kalın

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER