Medeniyetin Kalbine Yolculuk: Ebru Öğretmen’in Batman Hikâyesi…
Türkiye’de yazarlık ya da gazetecilik, çoğu zaman yalnızca bir meslek olmaktan çıkıp vicdani bir sorumluluğa dönüşür. Kaleme alınan her yazı, bireysel bir deneyimi değil, kolektif hafızanın bir parçasını kayıt altına almanın aracıdır. Bu coğrafyada yazmak; bir öğrencinin susturulan çığlığına, bir annenin içe akan gözyaşına, isimsiz bir mezar taşına tanıklık etmektir. Bu nedenle burada yazmak, adaletsizliğe karşı sessiz kalmamak için bir varoluş biçimidir.
İşte bugün, tam da bu bağlamda bir insan hikâyesine, bir öğretmenin iz bırakan yolculuğuna odaklanmak istiyorum. Çünkü kimi insanlar yalnızca görev yerlerine değil, aynı zamanda insanların hayatlarına da dokunur. Onların gelişiyle birlikte yerleşik ezberler sorgulanır, algılar değişir, umut yeniden filizlenir. Bu yazının öznesi olan “Ebru Hoca”, işte böyle bir iz bırakmıştır Batman’ın kolektif belleğinde.
Doğuya Doğru: Tereddütten Kararlılığa
Yıl 2003. Türkiye, sosyo-politik çalkantıların yaşandığı, özellikle doğu illerinde faili meçhullerin, toplumsal baskıların ve ekonomik yoksunlukların derin hissedildiği bir dönemi yaşıyor. Batman da bu tablonun en çarpıcı örneklerinden biri. O yıllarda, özellikle kadınlar için bu şehir “tehlikeli”, “geri kalmış”, “yaşanmaz” olarak kodlanmış durumda.
İşte tam bu dönemde, İzmir’in konforlu mahallelerinden genç bir kadın, öğretmen olarak Batman’ın Petrolkent Mahallesi’ne tayin edilir. Ailesi karşı çıkar: “Oraya gidilmez,” derler. “Kadın başına doğuda ne işin var?” Ancak o genç kadın, Ebru Öğretmen, tüm bu önyargılara rağmen yola çıkar. Çünkü inanır ki mesafeler ancak insanın insana temas
Batman İMKB Ortaokulu (eski adıyla Merkez İMKB Ortaokulu)
Kendisiyle yıllar sonra konuştuğumuzda şunları anlatıyordu:
“Babam istemedi ama ben tek başıma otobüse binip geldim. Öğretmenevinde kalıyordum. İlk geldiğimde büyük bir kültür şoku yaşadım. Çünkü geldiğim yerde bireysellik öğretilmişti. Ama burada insanlar paylaşmayı biliyordu. Evlerinde neredeyse perde bile yokken, kumaşlarla kapatılmış pencerelerden içeriye kocaman gönüller sızıyordu. Misafire ikram edilen yemekler, tavuk da olurdu, kırmızı et de. Sofralar Sultan Süleyman’a layıktı.”
EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK VE MÜCADELE
O dönemin Batman’ında eğitime erişim hâlâ ciddi bir sorun. Anadili Kürtçe olan çocuklar için Türkçe hâlâ tam anlamıyla kavranamamışken, İngilizce dersi neredeyse soyut bir kavramdır. Öğrenciler, çoğu zaman öğretmensiz veya ezberci sistemin baskısı altında pasifleşmiş bir şekilde ders işlemek zorunda kalırlar. Eğitimin temel bir hak değil, bir ayrıcalık olduğu bir dönem yaşanmaktadır.
Ancak Ebru Öğretmen, bu döngüyü kıran bir figür olarak sınıfa girer. Müfredatı anlatmaktan öte, öğrencileriyle göz hizasında ilişki kurar. Yıllar sonra şöyle diyecektir: “Korkuyordum, evet. Ama sonra gördüm ki korkmam gereken insanlar değil, önyargılarmış.”
İnsanlık Cümleleri: Dayanışmanın Dili
Petrolkent’in sokaklarında perde yerine kumaşlarla örtülmüş pencereler, kıt kanaat geçinen aileler, ama bir o kadar da sıcak yürekler vardır. Ebru Öğretmen, bu mahallede yalnızca bir öğretmen değil, aynı zamanda bir yol arkadaşı olur. Öğrencilerine İngilizce öğretememiş olabilir belki ama insanlık cümlelerini birlikte inşa ederler.
Bir gün sınıfa bir arkadaşımız elinde nane tanure (tandır ekmeği) ile gelir ve “Öğretmenim, size hediye getirdim,” der. O naneler, bir çocuğun sevgisini, bir halkın misafirperverliğini ve o coğrafyanın insanlık dilini anlatır.
Ebru Öğretmen’in bu anılara dair sözleri duygusaldır: “İyi ki o güzel Kürt diyarında, elindeki naneleri toplayıp bana hediye getiren o candan çocukların öğretmeni olmuşum.” “Benim ailemde cenazeye gitmeyen akrabalar vardı. Ama sizin orada ölüm demek birleşmekti, sarılmaktı. Gerçek aile olmayı orada öğrendim.”
ALGILARIN ÖTESİ: BATMAN’IN GERÇEK YÜZÜ
Türkiye’de doğuya dair hâlâ süregelen kalıplaşmış imgeler var: “Geri kalmışlık”, “şiddet”, “tehlike”. Ancak bu imgeler, medya ve resmi söylemler aracılığıyla sürekli yeniden üretilirken, doğunun insani ve kültürel zenginliği göz ardı edilir.
Oysa Batman gibi şehirlerde medeniyet, beton yapılardan değil; insan ilişkilerinden, ahlaki değerlerden ve toplumsal dayanışmadan yükselir. Ebru Öğretmen’in hikâyesi, bu algılara bir karşı çıkış, bir itiraz niteliğindedir. O, Batman’a yalnızca bilgi değil, aynı zamanda özen, anlayış ve kalpten bir bağlılık getirmiştir. Bizler de onun öğrencileri olarak, hâlâ onun açtığı yolda yürümeye devam ediyoruz.
BİR IŞIĞIN İZİNDE
Zaman geçti. Ebru Öğretmen Türkiye’nin farklı şehirlerinde görev yaptı, yeni öğrenciler yetiştirdi. Ama Batman’ı, Petrolkent’i ve o zamanki 8/B sınıfını hiç unutmadı. Biz de onu unutmadık. Çünkü o sadece bir öğretmen değil, aynı zamanda kalbimize dokunan, düşünce ufkumuzu genişleten bir yol göstericiydi.
Eğitim yalnızca bilgi aktarmak değildir; aynı zamanda bir bağ kurma, insan olma sürecidir. Ve bazı insanlar, gittiklerinde bile ışıklarını bırakırlar geride. Ebru Öğretmen de o insanlardan biridir. Karanlık günlerde geldi, hepimize umut oldu.
Bugün Batman hâlâ önyargılarla anılsa da, onu gerçekten tanıyanlar bilir: Bu şehirde insanlık vardır, yürek vardır, medeniyet vardır.
Teşekkür ederiz Ebru Hocam. Kalbimizde hep ışığınızla yaşayacaksınız.
23 yaşında geldiğiniz bu şehirde, 23 yıldır bizimle kalan ışığınızla…
YORUMLAR